Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

Erkekler Hamamı
Ercan Topçu

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

Erkekler Hamamı
Ercan Topçu

https://www.zdergisi.istanbul/makale/erkekler-hamami-97

Türk hamamlarının cihanşümul şöhreti haklı birçok gerekçeye bağlıdır. Eskiden hamamlar, cemiyet hayâtının önemli bir parçasıydı. Dolayısıyla Türk hamamının ününü sağlayan âdet ve gelenekler bu sosyal yapı içerisinde, oldukça doğal ve samîmî bir yoldan oluşmuştur.

Türk hamamlarına halk arasında “çarşı hamamı” veya “halk hamamı” denirdi, hamamın kullanım saatine göre “kuşluk hamamı” dendiği de olurdu. Bâzı büyük konaklarda ve saraylarda ayrıca bahçe içerisinde “konak hamamları” olmasına rağmen üst düzey devlet görevlileri, îtibarlı tüccarlar da çarşı hamamlarına gitmeyi tercih ederdi.

Hamamlar çifte veya tekli hamam olarak inşâ edilirdi. Çifte hamam tasarımı, tamâmen toplumun dînî-kültürel yapısından kaynaklanan bir uygulamadır. Çifte hamamlarda kadın ve erkeklerin ayrı ayrı bölümlerde yıkanmalarına ve hamama birbirlerini göremeyecekleri farklı yerlerden giriş yapmalarına dikkat gösterilmiştir. Tam gün çalışan çifte hamamların kadınlar tarafının kapısı sokak içine, erkeklerinki ise caddeye bakacak şekilde konumlanmıştır.

Tekli yapılan “rical”, “fert”, “erkek” ve aynı zamanda "kuşluk hamamı" da denen yerlerde cuma günleri tam gün erkeklere hizmet verilmekteydi. Diğer günlerde hamamlar sabah namâzından kuşluk vakti denen gündüz 10.30- 11.00 saatlerine kadar erkeklere açık olup bu saatten akşam ezânına kadar kadınlara, akşam ezânından gece yarısına kadar yine erkeklere açık olurdu. Sayıları az olan tekli hamamlarda, karışıklığa mahal verilmemesi için kapıya renkli bir havlu asılır, böylece kadın veya erkek saati olduğu anlaşılırdı.

Gayrimüslimler, kendi geleneklerine uygun inşâ edilmiş hamamlarda yıkanırlardı. Ayrıca gayrimüslimlerin yıkanabileceği özel bölümlere sâhip Türk hamamları da mevcuttu.Hamam tercîhi oturulan muhit ve mahalleye, şahısların mesleğine, maddî imkânlara göre değişirdi. Fakat toplumun her katmanından her tür insana göre bir hamam tipi mutlaka vardı.

Erkek çocukları, 5 ilâ 7 yaşlarına kadar anneleriyle berâber kadınlar hamamına giderdi. Çocuğun fiziksel görünümüne göre, kimi zaman 10 yaşına kadar bu durum devam edebilirdi. Tâ ki kadınlar hamamında bir gün hamam sorumlusu kadının veya hamamda yıkanmaya gelen diğer kadınların, kinâye yoluyla, “Bir dahaki sefere babasını da getir!” demesi, erkek çocuğuna takılıp kızdırmaları veya hamamcı kadının erkek çocuğunu son kez hamama alacağını söylemesiyle erkek çocuğunun kadınlar hamamındaki mâcerâsı sona ermiş olurdu. Bu vakitten sonra erkek çocukları, artık babalarıyla veya kendilerinden yaşça büyük erkek akrabâları ve komşularıyla, erkekler hamamının yolunu tutardı.

Hamam Çalışanları

Erkekler hamamında, “hamamcı” (destgâh), “tellâk” (dellak), “tellâk yamakları”, “âyînedar”, “külhancı”, “kahveci”, “peyke nöbetçisi”, “yanaşmalar”, “meydancı”, “hamam berberleri” gibi görevliler çalışırdı.

Çalışan personel sayısı hamamın büyüklüğüne göre değişmekteydi. Hamamcı esnafı defterlerinden bu sayının ortalama 5 ilâ 20 arası olduğunu göstermektedir. Defterlerde yer alan bir kayda göre, Eyüp Sultân’ı ziyârete gelenlerin önce hamama gidip yıkandıkları, hamamda yirmiye yakın kişinin çalıştığı yazmaktadır ki bu sayı, Eyüp Sultan’daki hamamın gâyet yoğun çalıştığını göstermektedir.

Tellâklar  Mesleğe genellikle 13-15 yaşlarında başlayan tellâklar, erkekler hamamında müşteriyi yıkar, keseler ve masaj yaparlardı. Tellâklar, Patrona Halil isyânına kadar Arnavutlardan seçilirdi. Bu târihten sonra Arnavut kökenlilerin hamamda çalışması yasaklandı; tellâkların Anadolu çocuklarından, özellikle de Sivas ve Tokatlılardan seçilmesine özen gösterildi. Tellâklar, müşteriden ayırt edilebilmeleri için siyah ibrişimli peştamal kullanırlardı.

Hamamcı ve tellâkların çalışma usullerini bağlı oldukları esnaf loncası düzenlerdi. Buna göre; tellâkların kullandıkları hamam taslarının kalaylı olması, peştemallarının temiz ve sağlam olması, usturalarının keskin olması, vücut tüyünü almak için kullandıkları ustura ile baş usturasının farklı olması, birden fazla tellağın çalıştığı hamamda tellâkların müşterilerini yıkarken birbirlerine ve veya müşterilere bakmamaları ve fazla konuşmamaları istenirdi. Tellâklar, vücut ovma ve çiğneme hünerlerini yanlarındaki yamaklarına öğretmek zorundaydılar. Tellâkların, özel kapalı bölümler olan halvetlere girmesi ve buralarda hizmet vermesi yasaktı.

Halk arasında, tellâklar hakkında, “Allah sevdiği kulu câmiye hâdim, sevmediği kulu hamama tellâk eder.” gibi kimi olumsuz mânâya gelen birtakım sözler îcat edilmiştir. Yıkanma işi bitince müşteri, teşekkür anlamında sağ elini başına ve sonra ağzına götürür, bundan sonra hizmet edenlere bahşiş verirdi.

Âyînedarlar  Hamamda yıkanıp temizlenen, saç sakal tıraşı olan müşteriye, ayna tutarlardı. Müşteri kendisini güzelce kontrol ettikten sonra âyînedar aynayı ters çevirir, bu yolla müşteriye aynanın üzerine bahşiş bırakması gerektiğini hatırlatmış olurdu.

Hamam berberleri  Peşkir, ustura, hacamat âletleri, berber sitili, berber leğeni, karanfi l yağı gibi koku ve yağlar, berberlerin kullandıkları eşyâsıdır.

Hacamat (vücutta baş, boyun bölgesi gibi bâzı noktalarda cildin kesilip kanın akıtılması), saç sakal tıraşı, istenmeyen vücut tüylerinin alınması, bâzı cilt lezyonları için merhemler hazırlaması gibi hizmetleri gerçekleştirirlerdi. Bununla ilgili esnaf loncasında; hacamat, sünnetçilik gibi cerrâhî ustalık öğrenmek isteyenlere beş yıldan önce, tıraş öğrenmek isteyenlere iki yıldan önce icâzet, yâni ustalık belgesi verilmemesi istenmekteydi. Kullandıkları leğen ve sitil yüzeylerinin kalaylı olmasına dikkat edilirdi.

Berber sitilleri, berberlerin kullandıkları musluklu mâdenî güğümlerdir. Zincirle duvara asılan, musluğu sarı pirinçten bakır alaşımı bu güğümlerle başlar yıkanırdı. Bâzen çift asılan güğümlerin birinden sıcak, diğerinden soğuk su alınırdı. Berberler tıraştan sonra, müşterilerine üşümeyi engelleyici karanfi l yağı sürerlerdi.

Sakal tıraşı için kullanılan leğenlerin yüz ve boyun kısmına rahat otursun diye boyun hizâsına gelen kısımları boşluklu yapılırdı. Berber leğenleri bakır veya Süleymâniye işi pirinç ve Çin, Japon seramiklerinden yapılırdı. Tıraştan sonra ele aynanın tutuşturulması, bahşiş sırasının geldiğini gösterirdi.

Hamam Eşyâsı

Geçmişte, özellikle kadınlar hamamı kültüründe kullanılmış materyallerin hepsi sanatsal açıdan birer zarâfet timsâliydi. Buna rağmen, erkekler için kullanılanlar gösterişten uzak, sâde ve işlevseldir. Hamam eşyâsında hamam taslarının büyüklüğü dikkati çeker.

Bunun yanında peştamal, takunyalar (nalınlar), keseler, sabunlar, havlu takımları, hamam otu, lifl er, tarak diğer önemli hamam eşyâsıdır. Erkek peştemalları (futa), göbeği kapatacak şekilde bele sarılır, yürümeyi engellemeyecek şekilde bir adım mesâfesi bırakılarak bir önden ucu üstte bırakılır, diğer ucu alttaki bölüme sıkıştırılırdı. Keselenme için siyah kıl keseler kullanılırdı. Cildi hassas olanlar için ipek veya kumaş keseler tercih edilirdi.

Hamam taslarının büyük boy olanları, kalaylanmış bakırdan veya Süleymâniye işi sarı renk pirinçten yapılmıştır. Son dönem hamam taslarında tasın iç yüzünde, orta kısımda hareketli balık fi gürleri kullanılmıştır. Meselâ yandan çarklı İstanbul şehir içi vapurlarının (1820- 1850 arasında hizmet vermiştir) tasvir edildiği Trabzon işi gümüş hamam tası, oldukça nâdir bulunan bir örnektir. Havlu takımında üç parça olup baş için en küçük, omuzlara atmak için orta boy, bele sarmak için de büyük boyu kullanılırdı; öyle ki bele dolanan havlu ayak bileklerine kadar inerdi.

Hamamda alttan ısıtılıp kızgın hâle gelen mermer yer döşemelerinde ayağın yanmasını önlemek için nalınlar (takunyalar) kullanılırdı. Erkek hamam takunyaları veya nalınları tek parça tahtadan oyulurdu. Dayanıksız ağaçtan yapılırdı. Üstten tasma denen bir siyah kayış vardı. Oldukça sâde, gösterişsizdi. Günümüzde kadın hamam nalın örneklerinden pek çoğu bize ulaşmıştır; o devir erkek hamam nalınları, saklanmaya gerek duyulmadığından olsa gerek oldukça seyrektir.

Hamamda kullanılan taraklar kısa ve sık yapılı olanlardır. Sakal taraklarının bir tarafı yuvarlaktır. Taraklar, genelde ağaç ve kemikten olur ve kadifeden tarak keselerine konurdu.

Hamam Âdabı

Hamama besmele ile girmek, suyu idâreli kullanmak, sıcaklıkta yemek yememek, edep yerlerini başkalarının bakış ve dokunuşlarından korumak, başkasının mahrem yerlerine bakmamak, hamamda çok kalmamak, çok konuşmamak, yıkanma yerlerinin temiz kalmasına dikkat etmek hamam âdabından sayılırdı. Hamamdan çıkanlara, “ Sıhhatler olsun.” demek âdettendi. Hamamda peştemalsız yıkanmak, ayıp ve günah kabul edilirdi.

Hamamlarda Sağlık Önlemleri

Keselenme, detoksifi kasyon, hacamat etme, sırta vantuz çekilerek kan alınması ve sülük uygulamaları buna örnek verilebilir.

Hamamda sıcaklıkta bekleme esnâsında terleme yoluyla toksinler dışarı atılır, bu uygulama bir detoksifi kasyondur. Hamam buhârında cildin nemlenmesi, solunum yollarının açılması, solunumun düzenlenmesi sağlanırdı. Bütün bunlara baktığımızda günümüzde yüksek ücretler ödeyerek beş yıldızlı otellerde alınan Spa hizmetinin temelinin Türk hamamı olduğu görülebilir. Ayaklardaki keratinize dokular, topuk taşları (ponza taşları) ile temizlenirdi.

Hacamat etme, peygamberimiz Hz. Muhammed tarafından da tavsiye edilmiştir. Bu işlem, vücutta baş boyun bölgesinde belli noktaların hacamat âleti denen mekanik küçük bıçaklı âletlerle kesilip kanın akıtılmasıdır. Vizkozitesi (akışkanlığı) azalan kan için bu uygulamanın çok faydalı olduğu tıbben kabul edilmiştir. Sülük tedâvisi, özellikle yaşlılar tarafından tercih edilmekte, ekseriyetle ilkbahar aylarında uygulanmaktadır.

Hamam Âdetleri

Sünnet hamamı  Sünnet hamamında, âilenin erkekleri, akrabâlar, sünnet çocuğunun arkadaşları hamama dâvet edilir ve birlikte yıkanılıp eğlenilirdi. Sünnet çocuğunun sağ eline kına yakılması, saçından bir tutam kesilmesi âdettendi. Hamamda çocuklara Hacıvat-Karagöz seyrettirilir, yemekler yenir, duâlar okunurdu. “Asker ve dâmat hamamını da görelim inşallah.” diye temennîlerde bulunulurdu. Çocuğa önce şehzâde elbisesi, ardından beyaz sünnet entârisi giydirilir, hediyeler verilirdi. Kimi yerde sünnet hamamlarına durumu müsâit olmayan komşuların çocukları da merâsime dâhil edilip topluca sünnet ettirilirdi.

Asker hamamı  Kutsal bir görev kabul edilen askerlik çağına gelip askere gidecek gençler akrabâları ve arkadaşlarıyla hamama gidip yıkanırlar, yolculuğa hazırlanırlardı. Yemekler yenir, abdest alınır, asker hakkında hayır duâlar edilir; gencin, askerlik bitiminde kazâsız belâsız geri gelmesi temennî edilirdi.

Dâmat hamamı  Dâmat hamamına, halk arasında “güveyi hamamı”, “güveyi çimme günü” de denmektedir. Düğünden bir gün önce dâmat, arkadaşları ve akrabâları berâberce yıkanmaya giderdi. Bâzen hamamlar, o gece sâdece bu misâfirler için kapatılırdı. İkramlar yapılır, duâlar edilir, dâmâdın akrabâları ve hocalar tarafından kendisine âile hayâtıyla ilgili bilgiler aktarılırdı. Ermeni âilelerin dâmat hamamı geleneğinde dâmâdın kafasında yumurta kırma ve arkadaşları arasında yumurta savaşının yapılması, âilenin neslinin bol ve bereketli olmasını dilemek mânâsındaydı. Bu gelenekler bugün de devam etmekte olup İstanbul hamamlarında zaman zaman rastlanmaktadır.

Bayram hamamı  Erkekler hamamı bayram arifesinde sabah namâzına kadar açık tutulurdu. Erkekler arasında perşembe günleri, cuma sabâhı, ramazan gecelerinde hamama gitmek âdetti. Böylece temizlik ve vücut bakımı yapılır, bu vesîleyle komşular arasındaki dostluk ve kardeşlik bağları da pekiştirilirdi.

Tulumbacılar hamamı  Yangını söndürmekle görevli olan tulumbacılar, yangın dönüşünde hamama giderdi. Gündüz yangın dönüşlerinde hamamcılar ücret almaz, normal bir müşteri gibi yıkanıp çıkarlardı. Gece yangın dönüşünde hamam tulumbacılara kapatılır, göbek taşında gazeller, semâîler, divanlar okunur, saz çalınır, bu esnâda yemekler yenirdi. Tulumbacılar hamamında edep ve ahlâka aykırı hareket ve sözler olmazdı. Giyime, yâni peştemallara âzamî dikkat edilirdi. Ramazan aylarında tulumbacılara hamamda iftar verilirdi. Hamamcıların dönüşümlü olarak bölgenin tulumbacılarına verdiği bu iftarlarda iftâriye, çorba, etli fasulye, tel kadayıfı vs yenirdi. Sonrasında kahveler ve şerbetler içilir, en nihâyet civardaki bir câmide terâvih namâzı kılınırdı.

Günümüzde Erkekler Hamamı

Hamam kültürümüz her geçen gün yok olmaktadır. Çalışan hamamlar müşteri azlığı veya işletme masraflarının yüksek olmasından dolayı süratle kapanmaktadır. Harap hâldeki eski hamam yapıları ayakta kalma mücâdelesi vermektedir. Özellikle yerel belediye mülkiyetinde olan bâzı hamamların orijinal hâllerine sâdık kalınmadan restore edilerek kültür merkezi veya çeşitli etkinliklerin yapıldığı alanlara dönüştürüldüğünü müşâhade etmekteyiz.

Bugün az sayıda kalan orijinal, târihî Türk hamamları inadına hâlâ hizmet vermeyi sürdürmektedir. Turistik yönleriyle bir hayli uluslararası şöhrete sâhip olan, temizlik ve sıhhî şartlara âzamî dikkat edilen bu şanslı hamamlar arasında Çemberlitaş Hamamı, Galatasaray Hamamı, Cağaloğlu Hamamı, Kılıç Ali Paşa Hamamı, Hürrem Sultan Hamamı gibi hamamları sayabiliriz. Eskiden erkekler hamamında mevcut olan hamam berberleri ve hacamat etme gibi uygulamalar artık günümüz hamamlarında yoktur. Çemberlitaş Hamamı gibi bâzı hamamlarda binâ dışında kuaförler bulunmaktadır.

Bu hamamların dışında İstanbul’da hâlâ kıt kanaat imkânlarla çalışmaya devam eden hamamlar bulunmakla berâber bu hamamlarda temizlik ve sıhhî şartların, hijyenik ortam koşullarının tam olarak yerine getirildiğini görünen manzarada söylemek güç olacaktır. Ama ne olursa olsun bâzı düğün sâhiplerinin damat hamamına benzer âdetleri devam ettirdiğinden ve hâlâ sâdık hamam tutkunlarının varlığından söz edebiliriz.