“Su gibi” aziz olmak!
Muhammed Nur Anbarlı
“Su gibi” aziz olmak!
Muhammed Nur Anbarlı
https://www.zdergisi.istanbul/makale/su-gibi-aziz-olmak-173
Su ikram eden kişiye “su gibi aziz ol” temennî ve duâsı zihnimize nereden kazınmış olabilir? Elbette kulak âşinâlığı ile tevârüs eden örf ve âdetlerimizin etkisi ilk belirleyici olmalıdır; fakat asıl, suyun “aziz” kılınmış olması husûsu üzerinde durmak gerekiyor.
Birçok din ve inançta suyun merkezî bir rol oynadığını görüyoruz. “Allah gökleri ve yeri yaratırken arşı su üstünde idi” meâlindeki âyet (Hûd, 11/7), suyu varoluşla irtibatlandırmakta, izzetine, yani aziz oluşuna işâret etmektedir. Su hayat verir, arındırır. Bu iki temel nitelik ona yüksek sembolik değer ve kutsallık katar. Bu yüzden tören ve dînî âyinlerde su etkili bir araç olarak karşımıza çıkar. Dönüştüren, günahları ve marazı ortadan kaldıran bir güç ve kâbiliyete sâhiptir. Su, yaşayan ve ruhsal bir maddedir; insanlar ve ilâhî olan arasında arabulucudur.
***
Yüzyıllardır dünyânın her yerinde ve yönünde sudan yola çıkarak ya da su eşliğinde oluşan bir inanç, mimarî, gündelik hayat, davranış biçimleri, şehir anlayışı, dekorasyon, kültür, sanat ve edebiyat var. İkinci sayımızda bu temayı çalıştık. Şifâyı da içinde barındıran su teması, hem kendi tarihî kimlik ve kişiliğimiz açısından, hem komşu kültürler ve inançlar açısından karşılaştırmalı okunması gereken zengin bir konu.
Bu düşüncelerle “suya bakmak” istiyoruz. Suya iki farklı biçimde bakabiliriz. İlki, mitolojik bir karakter olan Narkissos’un bakışıyla: mite göre, Narkissos bir gün suda kendi yansımasını görür ve ona âşık olur. Saatlerce sudaki aksini seyreder. Fakat suyun üzerinde görerek âşık olduğu bu imge kendisine karşılık vermeyen bir imgedir ve tam ona sarılacakken yok olur. Narkissos aşkına kavuşmak uğruna suya düşer ve boğularak ölür. Bu mitolojik anlatı, narsizm olarak psikolojide yerini almış ve kendini aşırı sevme, büyük görme ve gerçeklik dışı bir şişinme olarak ele alınmıştır. Başkalarından üstünlük vehmettiren narsizm, sürekli ilgi görme ihtiyâcı, eleştiri ve değerlendirmeye tahammülsüzlük, empati yoksunluğu gibi belirtileriyle, bir kişilik bozukluğu olarak ele alınır.
İkinci “suya bakış” tutumu ise masallarda geçen ve farklı kültürlerde yerini bulan “medyumluk bakışı”dır. Hâlin görülmesi, kaybın bulunması.. amaçlarıyla yapılan bu durugörü faâliyeti “ruhsal bir yöntem” olarak bilinir ve bu kâbiliyete sâhip kişilere “seçilmiş” olarak bakılır. “Suya bakacak” kişinin ruhsal dinginliği ve konsantrasyonu kadar, mekânın da dingin olması önem taşır.
***
Su ve şifâ temalı bu sayıda, tema editörü olan Murat Dinçer Çekin hocamızın sabrı ve titizliği ile, geceli gündüzlü hayli yoğun ve gerçekten çok öğretici bir “bakma” serüveni yaşadık. Ortaya arşivlik bir eser çıktığına inanıyoruz.
İlk sayımızda ele aldığımız “Bitki Ressamlığı” konusu, bize tematik derginin imkânlarını kullanarak bir kavrama nasıl bakılması gerektiğiyle ilgili çerçeve ve eşik oluşturmuştu; yeni bir deneyim ve yeni bir bakış fırsatı sunmuştu. Bu sayımızla da aynı anlayışı “su ve şifâ” temasına bakışta oluşturmuş olmayı temennî ediyoruz. Zihnimizde silikleşen, ihmal ettiğimiz, unuttuğumuz, bağlamını kaybettiğimiz kavramları böyle bir deneyimle ele almak çok öğretici.
***
Modern hayat paradigmasının suya müşfik davranmadığını, bu konuda hayli ölçüsüz ve savurgan olduğunu söylemek gerekir. Geleneksel kültürlerde kutsal sayılan su, günümüzde görkemli bir şov unsuruna dönüştürülmüş durumdadır. Alınıp satılan bir meta seviyesine indirgenmiş su imgesine güçlü bir tashih yapmak gerekiyor.
Muhammed Nur Anbarlı
Genel Yayın Yönetmeni