Târihî Yarımadaya Hayat Veren Su Yolları
Süleyman Faruk Göncüoğlu
Târihî Yarımadaya Hayat Veren Su Yolları
Süleyman Faruk Göncüoğlu
https://www.zdergisi.istanbul/makale/tarihi-yarimadaya-hayat-veren-su-yollari-154
Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’sinde Kazlıçeşme’yi “Leb-i deryâda mâmur bir kasaba” diye tanımlar ve “bir câmi, yedi mescit, bir han, bir hamam, yedi sebil, üç tekkesi olan üçyüz ahi evran kârhânesi, yâni debbağ dükkânı, elli adet tutkalcı kârhânesi, yetmiş adet kirişçi kârhânesi cümlesi mücerretler pazarıdır.” diyerek yüzyıllar boyunca İstanbul’un dericilik merkezi olma özelliğini koruyacak olan bu bölgenin XVII. yüzyıldaki sosyal ve ticârî yapısını aktarır.
İstanbul debbağhânelerinin ilki olan Kazlıçeşme tabhâneleri, Fâtih Sultan Mehmed tarafından Ayasofya Kebir Câmii Vakfı akarı olmak üzere Yedikule dışında teşekkül ettirilmiştir. Bu iktisâdî ve sosyal yapılanmanın Kazlıçeşme’de kurulmasının ana sebebi, Fâtih Vakfi yesi’nde de belirtildiği şekliyle, burasının yer altı ve yer üstü suyunun bol bulunduğu bir yer olmasıdır. Suyun varlığı, yalnızca iktisâdî açıdan değil, dînî, kültürel, sosyal açıdan da târih boyunca bölge insanlarının yaşantısını etkilemiştir.
Zeytinburnu, eski şehrin surlarının dışında azizlerin yaşadığı, içinde küçük ayazmalı köylerin bulunduğu bir yerdi. Daha sonra bu kutsal suların çevresi kalabalıklaştı; iki ayrı dîne, beş ayrı mezhebe mensup insanların, barış içinde bir arada yaşadığı çok kültürlü bir hayat merkezine dönüştü. Mezarlıklar, manastır, câmi, tekke, cemevi yapıları, hem tıbbî hem rûhânî işlevi olan hastâneler, buradaki canlı hayâtın manzûmeleri arasındadır.1
Ufak bir ayazma ve onunla berâber gelişen ibâdethânesiyle bugün Balıklı Mahallesi olarak bilinen alandaki Silivrikapı Balıklı Rum Meryem Ana-Pargia Pege Manastır Kilisesi, su-kutsal ve su-şifâ ilişkisinin bölgedeki bilinen ilk örneği sayılır. “Hayat bağışlayan kaynak” anlamına gelen bu kutsal suyun, İstanbul’un Hıristiyanlık ile tanışmadan önceki pagan dönemde de var olduğu ve Asklepion Mâbedi olarak bir hastâne/ ibadethâne görevi gördüğüne dâir elimizde bilgiler bulunmaktadır.2
Eski adı ile Paria Kilisesi, 457- 474 târihlerinde, imparator I. Leon döneminde inşâ edilmeye başlandı. VI. yüzyılda yaşamış Romalı târihçi Prokopios, bu kilisenin Pege Kapısı yanındaki su kaynağı üzerinde Meryem Ana adına yaptırıldığını söyler. Bu kilise, depremlerle defalarca yıkılmış, yanmış, Latin istîlâsında tahrip edilmiş olmasına rağmen, önemini ve şifâ geleneğindeki değerini hiçbir zaman kaybetmemiştir.
Zeytinburnu bölgesi, daha sonra XI. yüzyılda Balıklı Ayazması civârına imparator I. Basileios tarafından Pigi Sarayı’nın yapılması ile dînî ziyâretlerin yoğunlaştığı, zengin bitki örtüsü sebebiyle de mesîre alanı olarak tercih edilen bir yer olmuştur. Kazlıçeşme-Maltepe arasında bir Roma (Bizans) bahçesi olduğu da bilinmektedir. Her tür av hayvanının çayırlarında gezindiği geniş kanal ve göletlere sâhip bu bahçenin kaz tasvirli çeşmelerinin varlığı da târihi kaynaklarda geçer.3 Bölgenin sembolü olan ve 1537 yılında yaptırılan Kazlıçeşme’ye adını veren kaz kabartması, X.-XI. yüzyıl Bizans yontuculuğunun güzel bir örneğidir, aynı zamanda Bizans bahçesinden bu zamâna kalan tek hâtıradır.4
Sur dışı bölgesindeki ilk yerleşimlerin başlangıcını oluşturan bu ayazmalardan bir diğeri Yılanlı Ayazma’dır. Şinasi Akbatu, İstanbul Ansiklopedisi’nde şöyle bir bilgi aktarır: “Merkezefendi cihetinden gelen yolun solunda Şehitler Mezarlığı denen ve hepsi de nîme’l-ceyşten fetih şehitlerinin gömülü olduğu bir mezarlık vardı. O zamandan kalma kitâbesiz taşları dikkati çekerdi. Buraya kadar, iri tabla gibi düz kayalarla döşeli olan bu yola Sultan Mahmud Kaldırımı deniyordu. Kavşaktan sonra yol bozuk ve toprak olarak bağlar içinden geçer, Yılanlı Ayazma’nın üstünden, vakıf tarlalar arasından Çırpıcı Çayırı’na ulaşırdı.” Sözü edilen ayazmadan sâdece geriye ayazmanın adını taşıyan bir cadde kalmıştır.5
Târihî sur dışının, hassaten bugünkü Zeytinburnu bölgesinin, su kaynakları açısından zengin olduğuna değinmiştik. Aya Paraskevi Ayazması, kaynakların etrâfındaki şifâ kültünü besleyen mekânlardan biridir. Hâlen Demirhâne caddesinde, Müezzin Hasan sokağı girişindeki Cuma Kilisesi’nin avlusunda yer alan Aya Paraskevi Ayazması, VI. yüzyılda yaşayan Bizans târihçisi Prokopios’un anlatımıyla, şöyle tasvir edilir: “İmparator, Pege olarak anılan yerde Meryem’e başka bir kilise adadı. Sık bir selvi koruluğunun bulunduğu bu yerde, çiçeklerle süslü bir çayır uzanır. Bahçe, meyve ağaçlarıyla doludur. Topraktan usulca çıkan su kaynağı çevresine içimi hafif, tadı hış bir su yayar. Kısaca, burada hiçbir şey onurlandırılan inanca aykırı düşmez. Kelimeler, burayı anlatmak için yetersiz kalır.”6
Fetihten sonra, İslâm kültürünün etkisi de bölgede kendini göstermeye başladı, suyun kutsal ve şifâyla münâsebetinde yeni yeni isimler ve ziyâret yerleri ortaya çıktı. Fethin arifesinde, Osmanlı ordusunun su ihtiyâcını karşılayan Saka Ali Baba’nın kuşatma boyunca gösterdiği kerâmetler, bir bakıma Zeytinburnu bölgesinde, Osmanlı döneminde doruk noktasına ulaşacak bir su ve şifâ medeniyetinin habercisi olarak görülebilir. Aynı bölge içinde, Mevlânâkapı dışında, Halvetî-Sünbülî şeyhi ve bir âlim olan Merkez Efendi’nin kurduğu zâviye-tekkenin hemen yanında şifâlı olduğuna inanılan bir kuyunun varlığı sebebiyle ve onun su kaynağına bağlı bir hamamın inşâ edilmesiyle burası gerçekten de ismiyle mâruf bir merkez hâline gelmiştir.
Merkez Efendi’nin çilehânesinin içinden doğan tatlı su kaynağından, yâni “göze”den akan şifâlı su ile ilgili Ahmed Süheyl Ünver, “Acı ve Tatlı Suların Halkça Mâruf Şifâ Hassaları” adlı makâlesinde, “İstanbul’da mülgâ tekkeler ve câmilerde de şifâ hassaları tevâtüren zikredilen bâzı sular vardı. Bunların ekserisi şifâ addedilirdi.” diye bahseder ve Merkez Efendi Suyu’nu şöyle anlatır:7 “...Su diyor; Ben şurada yedibin yıl bir kırmızı renkli zülâlden leziz aynü’l-hayâtım. Senin emrinle vech-i arza çıkmağa mecbûrum. Hak beni humma marazına müptelâ olanlara devâ kılmış. Her kim bu sudan sabahleyin bir şey yemeden üç gün içse hummâ-yı muhrikadan halâs bulur.” Şehrin su ihtiyâcını karşılayan tesislerin her biri bir kaynaktan suyu taşıyıp getirirken Şehr-i İstanbul hayat bulmaktadır. Kimi mîrî kimi vakıf kimi de özel katma bu sular</sup>8, güzergâhları üzerindeki namazgâh çeşmelerinden yolcu çeşmelerine, imâret çeşmelerinden câmi ve mescit çeşmelerine ve türlü çeşit mahalle çeşmelerine yükünü pay ederek yüzyıllar boyunca İstanbul halkının su ihtiyâcını karşılamıştır.
Zeytinburnu eski şehrin surları dışında ve kutsal suların çevresinde farklı dinlere ve mezheplere mensup insanların barış içinde bir arada yaşadığı çok kültürlü bir hayat merkezidir.
Halkalı Suları, şehrin batısından Halkalı köyü ve Cebeci köyü arasındaki alandan gelen sulardır ki Zeytinburnu’ndan geçen su yollarının çoğu bu isimle anılırdı. Târihî Zeytinburnu üzerinden sur içi İstanbul’una ulaşan diğer târihi su yolları da şunlardır:
Ebussuud Su Yolu Demirkapı’daki Cico mecrâsından doğan bu su kaynağı, Takyeci Mahallesi civârından geçerek Mevlevîhâne Kapısı’yla (Mevlânâkapı) Topkapı arasından şehre ulaşmaktaydı. Bu su yolu Şehremini, Macuncu taraflarındaki çeşmelere su vermekteydi.9
Turunçlu Su Yolları Cicos civârında, Turunçlu bahçelerinin olduğu alandan gelerek Mevlevîhâne Kapısı’ndan şehre girerek Haseki-Bayrampaşa taraflarındaki hayrat çeşme ve vakıf binâlarına su verirdi.10
Cerrahpaşa Su Yolu Cicos arâzisindeki Kuyubaşı nâmındaki bir kaynaktan beslenir; Eski Maltepe Askerî Hastânesi’nin arkasından Demirkapı’ya ve oradan da Topkapı’nın alt tarafından şehre dâhil olup Cerrahpaşa Câmii ve hayrâtına su verirdi.11
Hekimoğlu Ali Paşa Su Yolu Çıfıt Burgazı diye ifâde edilen mevkiideki bir kaynaktan doğan suyun târihî yarımadaya aktarıldığı bir su yolu idi. Mevlevîhâne Kapı’sından içeri girerek Altınmermer, Hekimoğlu Ali Paşa Câmii, Koca Mustafa Paşa ve Samatya civârındaki çeşme ve hayratlara ve diğer binâlara su sağlanmaktaydı.12
Saray Çeşmeleri Su Yolu Maltepe Hastânesi civârında Demirkapı mevkiindeki bir kaynaktan doğan su Mevlevîhâne Kapı civârından şehre girerek Sultan I. Mahmud, Sultan IV. Murad ve Fatma Sultan’ın vakfı olan Şehremini civârındaki çeşmelere su sağlardı.13 Bu kadar önemli su yolları, ayazma ve çeşmeleriyle Zeytinburnu’nun, su medeniyetimizin en mâmur köşelerinden birini teşkil ettiğini unutmamamız gerekir.
- İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu Sur ve Suyun İzindeki Kültürlerin Mirası, Beykent Üniversitesi Yayını, İstanbul 2005, s. 254.
- N. Sarris –H. Göktürk, “Balıklı Ayazması ve Rum Ortodoks Kilisesi”, İstanbul Ansiklopedisi, c. 4, 1960, s. 2016- 2017.
- Henry Maguire, “Konstantinopolis’te Bahçe ve Parklar”, Dumbarton Oaks Seminerleri – Konstantinopolis: Şehrin Dokusu, çev. Hazal Yalın, Alfa Yayınları, İstanbul, 2016, s. 216-217.
- age, s. 226-227.
- Necdet Sakaoğlu, “Çırpıcı Çayırı”, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul, 2011, s. 477.
- Anonim, İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu Sur ve Suyun İzindeki Kültürlerin Mirası, Beykent Üniversitesi Yayını, İstanbul, 2005, s. 30, 210.
- Anonim, “19. ve 20. Yüzyılda İstanbul Suları”, İstanbul Su Külliyatı, XII., İSKİ Kültür Yayını, İstanbul 2000, s. 229.
- Gülfettin Çiçek, Su Hukuku ve Teşkilatı, İSKİ Kültür Yayını, İstanbul 2000, s. 41.
- Anonim, 19. ve 20 yüzyılda İstanbul Suları, İSKİ Kültür Yayını, İstanbul 2000, s. 136.
- age, s. 136.
- age, s. 136.
- age, s. 172.
- age, s. 172.