Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

Zeytinburnu’nun Târihî Sebilleri
Gül Sarıdikmen

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

Zeytinburnu’nun Târihî Sebilleri
Gül Sarıdikmen

https://www.zdergisi.istanbul/makale/zeytinburnunun-tarihi-sebilleri-159

Zeytinburnu'nda insanların içme suyu ihtiyâcını gidermek üzere hayrat yapıları olarak çeşmeler gibi sebiller de inşâ edilmiştir. Günümüze ulaşabilen sebiller, bu bölgede yapılmış olan çeşmeler gibi mîmârî ve süslemeleri açısından klasik veya ampir üslûptadır. Günümüze sağlam olarak ulaşabilen iki sebil, Takkeci İbrahim Ağa (Arakiyeci İbrahim Ağa/Takkeci) Câmii yakınındadır. İstanbul’un en erken târihli sebil örneklerinden olan bu yapılar, XVI. yüzyılda yapılmıştır.

Takyeci (Takkeci İbrahim Ağa) Sebîli

Topkapı’da sur dışında, Topkapı Kültür Park içindeki Arakiyeci İbrahim Efendi’nin H.1000/M.1592 yılında yaptırdığı Takkeci İbrahim Ağa (Arakiyeci İbrahim Ağa) Câmii’nin doğusunda, Takyeci Câmii Sokağı girişinde, yol seviyesinden aşağıda kalan ve basamaklarla inilen Derviş Paşa Çeşmesi’nin karşı köşesindedir. İstanbul sebilleri ile ilgili ilk araştırmaları yapan İzzet Kumbaracılar, sebîlin Mîmar Sinan’ın mîmarbaşılığı zamânında yapılmış olduğunu bildirir. H.986/M.1578 târihli olan sebil, klasik üslûptadır. Dörtgen planlı, düz taş söveli dikdörtgen açıklıklı pencerelere sâhiptir ve bu açıklıkları, her birinde altışar su verme aralığı olan lokmalı demir parmaklıklarla örtülüdür. Sebîlin sokağa bakan cephesinde üç pencere açıklığı, caddeye bakan cephesinde bir pencere açıklığı ve duvar yüzeyinde sâde bir çeşme vardır. Eski fotoğraflarda, öncesinde ahşap olarak görülen ve 2000’li yıllarda beton sıvalı olan yapının üzerinde yer alan ikinci kat sonradan eklenmiştir. Günümüzde sebil ve çevresinde yapılan çevre düzenleme çalışmaları ile üzerindeki ikinci kat ve yanındaki eklentileri yıktırılmıştır. Yıktırılan yan bölüm duvarında da sebîlin dikdörtgen açıklıklı iki penceresi ve basık kemerli kapı açıklığı ortaya çıkmıştır. Yapının arkasında H.1004/M.1595’te ölen Takyeci/Takkeci İbrahim Ağa ve H.995/M.1587’de vefat eden oğlu Halil Çavuş’un da defnedildiği bir hazîre vardır ve sebîlin bu taraftaki cephesinde de dikdörtgen açıklıklı pencereleri bulunur.

Edirne yolu üzerindeki cephede, içerideki su haznesine bağlı bir çeşme yer alır. İ. Aydın Yüksel, çeşme üzerindeki üç beyitlik kitâbede, İbrahim Ağa adının ve H.986/M.1578 târihinin yazılı olduğunu ve diğer köşesinde de pencere üst başlığındaki kitâbede su âyeti ve bir hadis yazılı olduğunu bildirir ve H.986/M.1578 târihiyle, buranın câmiden 14 yıl önce yapıldığını belirtir. Eski fotoğraflarında seçilebilen kitâbeler, günümüzde yerinde yoktur. Sebîlin penceresi yanında kesme taş ve düz mermer levhayla belirlenen çeşme cephesi düzdür. Yatay dikdörtgen cepheli çeşmenin önünde teknesi vardır. Yapının caddeye bakan cephesindeki çeşmedeki kitâbede, “Gûyâ bu bir çeşme-i sakkadürür / Her tarafda teşne eyler cüst u cû İbrahim: Önüne gelene ben deyüb târîh/ Mâ ile Hüseyin Hasan aşkına su Ağa: Tamam oldukta irişmişdi târîh/ Dokuzyüzseksenin altıncısına. 986/1578." yazmaktadır. Sebîlin Takyeci Sokağı’na bakan cephesindeki kitâbede iki kartuş içinde ikişer satır hâlinde Enbiyâ sûresi, 30., Furkan sûresi, 48., İnsan sûresi, 18. âyetler ve suyla ilgili bir hadis yazmaktadır. İstanbul çeşmeleri ile ilgili kapsamlı bir kitap hazırlayan İbrahim Hilmi Tanışık, H.986/M.1578 târihli olarak Takyeci Çeşmesi için Topkapı dışında, Takyeci İbrahim Ağa Câmii berisindeki köşedeki sebîle bitişik olan çeşmeyi kimin yaptırdığının bilinmediğini ve kullanım dışı olduğunu belirterek kitâbedeki târih beytini vermiştir.

Takyeci İbrahim Ağa (Takyeci / Takkeci) Sebîli

Maltepe mahallesinde, Topkapı Maltepe yolundaki Topkapı Kültür Park içinde yer alan Takyeci İbrahim Ağa Câmii’nin kıble tarafında, Takyeci Câmii Sokağı’ndaki avlu kapısı girişinde sağdadır. Bânîsi, Takyeci/Takkeci İbrahim Ağa’dır. Sebîli, Takkeci İbrahim Ağa Câmii ve sıbyan mektebi ile birlikte yaptırmıştır. Câmi avlusunun kıble tarafındaki kapının sağına bitişik olarak üstü açık sebil, su kuyusu ve haznesi ile bitişiğinde küçük bir mektep yer alır. Sebîlin üzerinde üst örtü yoktur. Üstü açık (yazlık) sebiller grubunda değerlendirilebilecek yapıya, Takyeci Câmii Sokağı’ndaki ayrı bir kapıdan girilir. Sebîlin avluya bakan penceresi yanında kartuşlar içinde iki sütun dokuz satır olarak celî sülüsle kitâbe yazılmıştır. Câminin kitâbesini yazan Nûşî tarafından yazılan sebil kitâbesinde, H.1002/M.1593 târihi vardır.

Kitâbe metninde, "Yâ İlâhî neccinâ mimmâ nihâf iş bu çeşme sâhibine(i) kıl belâlardan muaf / Hem ana ilm ü amel nasîb eylesün habîbin hörmetiyçün yâ mucîb / Hediyye sundı sun’undan sana lütfeyleyüb Allah / Sebilhânesin yapdun ki suyun kıldın sebîlullah / Ola âb-ı hayât her kim gelüb içerse bu sudan / Şerâb-ı havz-ı kevserden suna yarın Habîbullah / Hüdâ bâ hubb-i hayr-i visâl-i cûdan eyle müstedâm / Ki yapdı bir sebîlhâne dahi bir âli beytullah / Dem-i âhirde yâ Râb ana iymânı yoldaş it / Çün adın sen kodın yâ Râb İbrâhim Halîlullah / Didi târîhini Nûşî içüb âb-ı sebîlinden / Hasan Hüseyn’in aşkına açılsun bu sebîlullah, sene 1002." ve “Bir kâfire su veren, bir sene oruç tutmuş gibidir. Bir hayvanı sulayan, yirmi sene oruç tutmuş gibidir. Bir ağacı sulayan, kırk sene oruç tutmuş gibidir. Bir mümine su veren, yetmiş sene oruç tutmuş gibidir.” anlamındaki hadis Arapça yazılıdır. İzzet Kumbaracılar, H.1000/M.1593 yılında Takkeci İbrahim Ağa’nın yaptırdığı klasik üslûptaki sebîlin, mîmarbaşı Davud zamânında yapıldığını belirtir. Genellikle, yağışsız ve sıcak yaz mevsimlerinde kullanılabilen üstü açık (yazlık) sebiller; külliye, câmi veya hazîrelerin duvarlarına açılmış pencerelerden oluşur. Bu tür sebillerde, parmaklıklı pencereler arkasındaki bahçe ya da avluda günün belirli zamanlarında görevli bir sebilci bulunurdu ve bu sebilci, su isteyenlere yanındaki sebil teknesinden taslarla su servisi yapardı.

Sâkine Hatun (İlyaszâde) Sebîli

Topkapı surları dışında, İlyaszâde Şücâüttin Câmii’nin sol tarafında bulunuyordu. İlyaszâde Şücâüttin Câmii’nin bânîsi İlyaszâde’nin kızı Sâkine Hâtun tarafından XVI. yüzyılda yaptırılmıştır. Fâzıl Ayanoğlu, Tezkiretü’l-Bünyan’da İlyaszâde Câmii’nin Mîmar Sinan tarafından yapıldığını yazdığından, sebîlin de Mîmar Sinan tarafından yapıldığını düşünür ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü sicil defterinde câmi ile birlikte imam meşrûtası, sebil ile sebil meşrûtası ve türbenin İlyaszâde’nin kızı Sâkine Hâtun adına tescil edilmiş olduğu bilgisini verir. Sebil, günümüzde mevcut değildir. 13 Haziran 1956 târihinde, Topkapı yolu açılırken yanındaki câmi ile birlikte belediye tarafından yıktırılmıştır. Egemen, Sâkine Hâtun Sebîli hakkında, Kumbaracıların verdiği bilgileri aktarır ve sebîlin görülemediğini belirtir.

Klasik üslûptaki sebil, sâde bir görünümdeydi. Kumbaracıların bildirdiğine göre “... bir yanında Kırklar Sofrası demekle mâruf sofra; mermer ve etrâfı murabba şekilde somaki taşlarla müzeyyendir. Ve kenarında tuzluk şeklinde bir alâmet vardır.” Sâkine Hâtun vakfiyesine göre, sebilde mermer su kuyusundan tatlı su ile birlikte, her gün o yoldan geçenlere yedi sofra yemek de veriliyordu. Bu yüzden Yedi Sofralı Sâkine Hâtun adıyla meşhur olmuş ve yıktırılana kadar buradaki su ve yemek servisi kesintisiz sürmüştür (Ayanoğlu 1969: 330). Sebil ile birlikte Topkapı yolu açılırken 1956’da yıktırılan İlyaszâde/Sâkine Hâtun Câmii’nin yerine, Topkapı meydan düzenlemesi sırasında yenisi yaptırılmış olmasına karşılık, sebîle âit hiç bir iz yoktur.

Genellikle yağışsız ve sıcak yaz mevsimlerinde kullanılan üstü açık (yazlık) sebiller; külliye, câmi veya hazîrelerin duvarlarına açılmış pencerelerden oluşur.

Nâfiz Efendi (Yenikapı Mevlevîhânesi) Sebîli

Yenikapı Mevlevîhânesi’nin kapısından girilince sağ taraftadır. Sultan Abdülmecid döneminde Mâliye Nâzırı Abdurrahman Nâfiz Paşa tarafından H.1265/M.1848 târihinde, Yenikapı Mevlevîhânesi’nin kuzey yönündeki Mevlevîhâne Caddesi üzerindeki cümle kapısının sağına sebil ve simetrik olarak kapının sol tarafına muvakkithâne yaptırılmıştır. Abdurrahman Nâfiz Paşa, H.1268/M.1850 târihinde bir kütüphâne de yaptırmış ve vefat edince buranın bitişiğindeki türbeye gömülmüştür. Ampir üslûptaki muvakkithâne günümüze sağlam olarak ulaşmış olmasına karşılık, sebil günümüze orijinal olarak ulaşamamıştır. Yenikapı Mevlevîhânesi, selâmlık binâsı, semâhâne-türbe, muvakkithâne- sebil, ahşap harem konağı, kütüphâne yapılarına sâhiptir. Mevlevîhâne, 1925’te tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra uzun süre bakımsız kalmıştır. Süheyl Ünver, Yenikapı Mevlevîhânesi kapatılıp mektebe çevrilince okul müdürünün odasının manzarasını kapattığı düşüncesiyle sebîlin yıktırılmış olduğunu bildirir. Sebil yeri, uzun yıllar boş kalmıştır. Zeytinburnu Belediyesi tarafından Yenikapı Mevlevîhânesi ve çevresinde yapılan restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları kapsamında, sebîlin olduğu yere muvakkithânenin tam simetriği niteliğinde yeniden binâ yapılmıştır. İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü denetiminde, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde restorasyon çalışmaları 2005’te başlayıp 2009 yılında tamamlanmıştır.

Her iki yapı da ampir üslûpta yapılmıştır. Sebil, mîmârî olarak muvakkithânenin ikizidir. Her iki binânın da dışarıdan 2 m uzunluğunda, tuğla örgülü küçük kubbelerle örtülü sekizgen mekânı vardır. Sebîlin arkasında dikdörtgen planlı bir su haznesi mevcuttur (Tanman 1994: 482). Girişi, güneydoğuya bakan sebîlin biri cümle kapısını izleyen üstü açık geçide diğeri ise caddeye bakan pencereleri olduğu bilinir. Sebîlin yuvarlak kemeri üzerindeki dikdörtgen mermer panoda herhangi bir kitâbe yoktur. Encümen Arşivi 436 numaralı Yenikapı Mevlevîhânesi Dosyası’ndaki 1940 yılından kalan fotoğraflarda, sebîlin yola bakan cephesinin ve yuvarlak kemerli pencere açıklığı ile demir şebekesinin sağlam olduğu ortaya çıkar, ancak, geri kalan kısımları yıkılmıştır. Kumbaracılar, sebille ilgili olarak, 1265/1854 yılında Nâfiz Efendi tarafından yaptırıldığını ve Yenikapı Mevlevîhânesi’nin kapısına girilince sağ tarafta olduğu bilgisi ile sebîlin bir penceresinin 1930’lu yıllardaki hâlini gösteren bir fotoğrafa yer vermiştir. (Kumbaracılar 1938: 54-55). Bu eski fotoğrafta, pencerelerde demir şebeke olduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı fotoğrafta, arka cephedeki ikinci pencere de seçilebilmektedir. Ampir üslûptaki profilli yuvarlak kemerli pencere açıklıkları ve açıklıklarda aynı tarz demir şebekeler olduğu görülmektedir.

 

KAYNAKÇA


Akbatu, Ş., "Çırpıcı Caddesi", İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, 1965, s. 3950-3951.
Ayanoğlu, F., "İstanbul'da Yola Kalbedilen Câmi Vesâire", Vakıflar Dergisi, sayı: VIII, Ankara, 1969, s. 329-345.
Egemen, A., İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri (Resimleri ve Kitâbeleri ile 1165 Çeşme ve Sebil), Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1993.
Sarıdikmen, G., 17.-19. Yüzyıl İstanbul Sebillerindeki Madeni Şebekeler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Çanakkale, 2001.
Sarıdikmen, G., İstanbul'un 100 Çeşmesi ve Sebili, İBB Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul 2013.
Öz, T., İstanbul Câmileri I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1997.
Şerifoğlu, Ö. F., Su Güzeli İstanbul Sebilleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1995.
Tanışık, İ. H., İstanbul Çeşmeleri I – İstanbul Ciheti, Maârif Vekilliği Antikite ve Müzeler Müdürlüğü Yayınları, İstanbul, 1943.
Tanman, M. B., “Yenikapı Mevlevîhânesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Yayını, İstanbul, 1994, s. 476-485.
Ünver, A. S., “Osmanlı Türkleri İlim Tarihinde Muvakkithâneler”, Atatürk Konferansları V (1971-1972), Ankara 1991, s. 217-257.
Yüksel, İ. A., “Takkeci İbrahim Çavuş Camii”, Lale, sayı: 3, Kasım, 1985, s. 2-11.
Yüksel, İ. A., “Takkeci İbrahim Ağa Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Yayını, İstanbul, 1994, s. 194-195.